Pandemiler tarih boyunca arkasında büyük izler ve acı bıraktı. Ancak korkunç bir dönemin bitmesi, onu parantez içine alabileceğimiz ve her şeye öncesindeki gibi devam edebileceğimiz anlamına gelmiyor.
En az 50 milyon cana mal olan 1918 İspanyol gribinin ardından tüm dünyada sağlık hizmetleri baştan aşağı değişti. İnsanların kişisel hijyene ve bilime bakış açısı büyük bir dönüşüm geçirdi. Pandeminin Birinci Dünya Savaşı’na denk gelmesi nedeniyle erkek nüfusu tüm dünyada çok azaldı, bu da kadınlara bakışı değiştirdi. Kadınlar iş hayatına daha çok girmeye ve lider roller almaya başladı. ABD’de kadınlara oy verme hakkının 1919’da Kongre’den geçmesi de tesadüf değil.
Bu kez kadınlar kötü etkilendi
Dolayısıyla Covid-19 pandemisinin de hayatlarımızı farklı şekillerde değiştirmesi kaçınılmaz. Ama (hayatın cilvesi mi desek?) İspanyol gribinin aksine Covid’in kadınların rollerine olumsuz etkisi oldu. Evden çalışmanın bir model haline gelmesi ve uzun süre çocukların uzaktan eğitim görmesi, tüm dünyada annelik işine öğretmenliği de ekledi. Sürekli evde olmak, ev işlerinin paylaşılması konusunda da kadın aleyhindeki adaletsizliği büyüttü.

Aaa, evden de oluyormuş!
Tabii ki en büyük değişimlerden biri de şuydu: (Her iş kolu için geçerli olmasa da) uğruna sabahları servise bindiğimiz veya debriyajla sol ayak eskittiğimiz işlerimizi aslında evden de yapabiliyor olduğumuzu fark ettik.
Bu da her şeyi değiştirdi. Emek ordusunun neredeyse tamamı artık evlerinden çalışmak istiyor. “Mülakatlarda işvereni uzaktan çalışmaya ikna etmenin 7 yolu” diye haberler okuyoruz. ‘Yarın evden çalışıyoruz arkadaşlar’ sözü WhatsApp iş gruplarında kalp rekorları kırıyor.
İşveren ile iş arayan farklı köşelerde
LinkedIn’e göre Şubat ayında platformda yayınlanan ilanların sadece yüzde 12.2’si uzaktan çalışmayı önerirken, iş arayanların yüzde 51.9’u bu ince dilimdeki ilanlara başvurdu.
Teknoloji firmalarında da tek bir görüş yok. Mesela Airbnb uzaktan çalışma olanaklarını tamamen açarken, hibrit modeli benimseyen Apple ofiste yoklama alıyor. Bu farklı yaklaşımların nedeni uzaktan çalışmanın artıları kadar, dezavantajlarının da olması.
Girişi fazla uzayan bu yazıda madalyonun iki tarafına da bakalım.
Artılar (Çalışan)
- Bariz olanlar: Yolda aklını kaybetmemek, daha geç uyanmak, ne giyeceğini düşünmeye zaman harcamamak.
- Rutinini bozmak için 15 günlük iznin içine hapsolmamak. Dünyanın herhangi bir yerinden full time çalışırken yeni yerler ve kültürler tanıma imkanı elde etmek.
- Uzaktan çalışanın etrafındaki uyaranları kontrol edebilmesi. Daha az dikkat dağılması, daha fazla iş yapmak. (Çocuk yoksa)
- Herkesin nasıl rahat ediyorsa öyle çalışması. Yatarak, pijamayla…
- Ofise gidince daha çok para harcamak. Yemek, kıyafet, ulaşım, bakıcı.
Artılar (İşveren)
- Farklı şehir ve ülkelerdeki uzak yeteneklere ulaşmak ve çok daha büyük bir çalışan havuzundan faydalanmak.
- Operasyonel masrafları düşürmek. Daha küçük ofis, daha az kira, daha az enerji.
- Yeni bir firma için büyümenin daha kolay olması. (O nereye oturacak derdi yok)
- İş yeri draması yaşama ihtimali daha az. Her ne kadar yazışmalar yanlış anlaşılma kazalarını artırsa da ekip içi krizlerin temel nedeni farklı: Molalarda içilen kahveler ve orada olmayan kişi hakkındaki gıybet mecburiyeti.
- Sanal toplantılarda fiziki olanlara oranla daha az ‘boş yapılması’.
Eksiler (Çalışan)
- Çalışanın daha zor gelişmesi. Harvard’da yapılan bir çalışmaya göre evde çalışma daha deneyimli iş arkadaşından bir şey öğrenme şansını çok azaltıyor.
- Evde çalışmanın çoğu insan için daha az hareket etmek anlamına gelmesi. Bu da büyük bir sağlık riski getiriyor.
- İş ve hayat saatlerini ayırmanın zorlaşması. Hep evde olunduğu için mesainin bittiğini gösteren çizginin silikleşmesi.
- İş arkadaşı ile fikir alışverişinin azalması ve buna bağlı yaratıcılık kaybı.
- Kişisel hijyenin daha az öncelikli hale gelmesi.
Eksiler (İşveren)
- İş yeri arkadaşlığı bağı ve takım sinerjisi kuramamak.
- Uzaktaki istikrarsız iş ortamı. ‘İnternetim koptu’, ‘Elektriğim gitti’, ‘Bıçak kesmiyor’.
- Farklı legal düzenlemelere muhatap olmak. Uzak yeteneklere ulaşmak güzel ama başka ülkedeki çalışanlar için farklı hukuki gereklilikler olabilir.
- Kaytaran çalışanı tespit etmenin daha çetrefilli hale gelmesi.
Özetle; çoğu konuda olduğu gibi burada da bir siyah ve beyaz yok. Dünya artık eski dünya değil, ama yenisi de mükemmel olmaktan uzak. İki modelin de şirketlerin yapısına göre dengelendiği hibrit çözümler şu an için daha rasyonel görünüyor.
İyi pazarlar.
Mashable İnceleme: İki ürün (Detaylar linklerde)
‘Bu evin hali ne’ dedikten süpürge: Dyson V12 Detect Slim
İyi: Lazer başlığı çıplak zeminlerde oyunun kurallarını gerçekten değiştiriyor. Kabarık fırçası, tozu ve kırık cam kalıntılarını çok iyi topluyor. Süper hafif. Mini motorlu başlığı evcil hayvan tüylerine karşı mükemmel.
Kötü: Küçük toz haznesi. Çalışma süresi büyük evler için yeterli olmayabilir. Başlığı çok güçlü ancak bazı halılarınızı gezintiye çıkarabilir.
Son söz: Markanın en ucuz veya en yüksek kaliteli elektrikli süpürgesi değil. Ancak V12 Detect Slim, size zeminleriniz hakkındaki gerçeği kardeşlerinden çok daha ucuza söylüyor ve onu bu kadar değerli yapan da bu.
- Performans: 4.50
- Fiyat/Performans: 4.50
Sonunda harika kameralı bir Xiaomi amiral gemisi: 13 Pro
İyi: Hızlı ve güçlü. Harika fotoğraflar çekiyor. Suya dayanıklı. Hızlı şarj oluyor.
Kötü: Tasarımı daha heyecan verici olabilirdi. Ayarlar arasında kolayca kayboluyorsunuz.
Son söz: Xiaomi 13 Pro sadece dış görünüşüyle çekici değil. Şık, güçlü bir telefon ve diğer tüm Android amiral gemileriyle kamera kalitesi ve özellikleri bakımından boy ölçüşebiliyor.
- Performans: 4.50
- Fiyat/Performans: 4.25